İstanbul'un deniz ve karanın aynı düzlemde buluştuğu eşsiz coğrafyası, şehrin kıyılarında hareketli bir kamusal yaşam ve aynı zamanda, sakinlerin şehirdeki günlük rutinlerinin bir parçası olarak Boğaz'da bir dizi geçiş alanı sağlıyor. Bu proje, İstanbul’un coğrafyasına özel gündelik kentsel hareketlilikten, geçiş alanlarından ve günlük seyahatlerden ilham alıyor. “Hareketliliğin Oluşturduğu Yerler” (Jensen, 2009) ile ilgilenerek, insanları daha önce bulunmadıkları yerlerde ‘yan yana’ getirmenin olanaklarını ve potansiyellerini keşfetmekle ilgileniyor.
Bu mekansal müdahale, Venedik Mimarlık Bienali'in sirkülasyonunda, ziyaretçilere çeşitli alternatifler sunarak; onları su kenarında yan yana gelmeye davet ediyor. Suyun kenarlarında bir arada yaşama olanaklarını mümkün kılan ‘Side by Side’, şehirler için de ilham kaynağı olmayı amaçlıyor.
Su kenarlarını keşfetmek
“İstanbul, su ile bölünmüş bir şehir. Deniz ile karanın aynı seviyede buluştuğu, aynı zamanda sakinlerin şehirdeki günlük rutinlerinin bir parçası olarak Boğaz’da geçiş alanı sağlayan eşsiz bir coğrafya. İstanbul’un gündelik kentsel hareketliliğini, geçiş alanlarını ve kentsel seyahati gözlemlemek ilham verici. İnsanları daha önce bir arada yaşamadıkları yerlerde yan yana getirmenin olanaklarını ve potansiyellerini keşfetmek ise büyüleyici ve zorlu. Çeşitli insan gruplarını yeni biçimlerde bir araya getirmek ve beklenmedik karşılaşmalar sağlamak suyun kenarlarında yeni bir mekansallaşma mümkün mü?”
İşbirliğiyle Çalışmak ve Düşünmek
“Farklı disiplinlerin toplayıcısı olarak mimarın rolünü yeniden düşünmek, farklı bakış açılarını, sesleri ve fikirleri yan yana getirmek. Her disiplinin kendi varsayımlarına, güçlü yönlerine, zayıf yönlerine ve kör noktalarına demir atmak. Sıfırdan başlamak, tekrar tekrar başlamak, temel soruları sormak. Fikirleri, belirli tasarımlara ve mekansal müdahalelere çevirmenin zorluğu. Yeni buluşma noktaları, özgün manzaralar, şehir durakları, farklı sosyalleşme/su kenarlarında bir araya gelme biçimleri yaratma olanaklarını keşfetmek. İstanbul ve Venedik, bu iki şehir hakkında aynı anda düşünmek: tarihsel süreklilikler, coğrafi benzerlikler, farklı bağlamlar, bağlamsal yeniden yorumlamalar. Bu iki şehrin ötesinde düşünmek şehirlere aynı şekilde ilham vermek mümkün mü?”
Somutlaştırma
Eskizden gerçeğe, motivasyonumuz yer değiştirebilen bir yapının elimizde olmasıydı. Sürecin ahşap ve beton malzemeler ile sonlanacağını bilmiyorduk ancak sıcak, dokunması ve oturması rahat, deniz kültürü ve mevcut bağlamla iyi iletişim kuran bir yapı inşa etmek istediğimizi biliyorduk. Mühendislik, tasarım sürecinin büyük bir parçasıydı ve en başından beri bizi yönlendirdi. Konsolun yapısal hesaplamaları üzerinde çalışırken, insanların “yan yana” oturması için ağır bir beton zemin ve daha hafif bir ahşap strüktür olmasına karar verdik.
Engineering was a big part of the design process and oriented us from the beginning. While working on the console’s structural calculations, we decided to have a heavy concrete base and a lighter wooden top with steps for people to sit “Side by Side”.
Proje Destekçileri:
Kurukahveci Mehmet Efendi, Nefes Assos, Semih & Nükhet Özmen, Museum Card İstanbul, Stoneline, VitrA, Aslı Atay, Bilsar, Füsun & Faruk Eczacıbaşı, Kastamonu Entegre, Schüco, Murat Öztürk, Yapıkur, Siska, Jotun, Nurus, Bilişim Vadisi, Koleksiyon Mobilya
Side by Side (Yan Yana),
Architect: Han Tümertekin
Proje ortağı: Afyer Bartu Candan (Urban Anthropologist), Hayriye Sözen (Architect), Hakan Tüzün Şengün (Architect), Zeynep Tümertekin (Architect), Ali Gürer (Architect), Ahmet Topbaş (Structural Engineer) Mert Kaya (Video Artist), Sena Özfiliz (Visual Documenter), Tuna Ortaylı Kazıcı (Project Coordinator)
Photo credits: Cemal Emden