Neoliberal şehirciliğe karşı müşterekleşme
Kapitalist ve neoliberal şehircilik, kamu mallarını ‘bertaraf etme’ mantığı üzerinden yeni ‘kentsel sınırlamaların’ yaratılmasına yol açtı. Bu ayıklayıcı ve dışlayıcı mantığın üretici ve kapsayıcı bir sıralamayla değiştirilmesi için tekrar eden çağrılar yapıldı. Yazarlar ve pratisyenler, bunun; ileriye yönelik bir yol bulabileceğimiz ortaklaşma pratiğinde olduğunu öne sürdüler. Bu söylemin bir parçası olarak, siyaset filozofu Silvia Federici, güney kadınlarının geçim mücadelelerine ve arazi kısıtlamalarına karşı ortaklaşmasını ön plana çıkardı. Böyle bir mücadelenin bir örneği, Güney Afrika'nın Cape Town kentinde Victoria Mxenge (VM) kadınları tarafından gerçekleştirildi.
Kent hakkı için ortaklaşma
Güney Afrika’daki ayrımcı dönemin sonuna doğru bir grup taşralı kadın göçmen işçi, eşlerine katılmak için Cape Town’a geldi. Sonuç olarak kendilerini, yasadışı toprak işgalcileri olarak tanımlanmış ve şehrin uç kesimlerinde marjinalleştirilmiş buldular. Dahil olmak adına verdikleri ortak mücadele, temel barınma ihtiyaçları ve şehre iki şekilde girmek etrafında dönüyordu: kendileri ve çocukları için uygun bir eve sahip olmak ve özgürleşmiş şehir vatandaşları olmak. Dolayısıyla, yoksulların en yoksulu olan bu kadın grubu, kentsel bağlamda güce erişmek için kendi kimliklerini de dö-nüştürmek zorundaydı.
Hayatta kalmanın ilk aracı olarak ortaklaşmayla uğraşan kadınlar, gelişmekte olan top-lulukları için evler ve kamusal imkanlar ürettiler. Çok önemli bir biçimde, döngüsel olarak gelişen ortaklaşma süreçleri sayesinde bilgi, profesyonellik ve liderlik becerileri gibi kaynaklar da yarattılar. Bunlarla, baskıcı güçlere karşı çıkmak için kendilerini yasal vatandaşlara dönüştürebildiler.
Toplumsal dönüşüm için ortaklaşma
Sosyal adalet bazen kaynakların yeniden dağıtımı ve kimlikleri kabul etme olarak görülür. VM kadınlarının ortaklaşması, her ikisi ile de ilgiliydi. Ortaklaşma süreci, yeni kimliklere paralel olarak yaratılmış, daha önceden kabul görmemiş kaynakları dağıttı. Aynı zamanda temsiliyet açısından sosyal adaleti de sağladı. VM kadınları yalnızca kentli vatandaşlar olarak tanınmakla kalmadılar, aynı zamanda büyük bir toplumsal dö-nüşüm hareketini temsil eden siyasi özneler haline geldiler. Victoria Mxenge yerleşimi, kırık camlar ve dikenli tellerle kaplı olan ve şiddetin varlığını hissettirdiği Cape Town’da çarpıcı bir şekilde barışçıl kalıyor. Gündelik şiddet, hem yapısal hem de kişiler arası düzeyde baskıcı süreçlerin kalıcı bir özelliğidir. Buna karşılık, erişilebilirlik, katılım ve özgürleşme için ortaklaşma, zorunlu olarak şiddete direnir. Müştereklerin şiddet içermeyen alanları, dolayısıyla mevcut neoliberal şehirciliğe radikal bir alternatif sunar.